7 Haziran sonrası seçmen; partilere “uzlaşı zemini arayın” demiştir. Siyasi entropide bu demektir ki düzensizlik içinde bir düzen oluşturmak, siyasi partilerin asli görevidir. Türk siyaset yapısı Entropi Yasası’na benzemektedir. Çok partili sisteme geçtiğimiz yıllardan bu yana siyasetin entropik seyir izlediğini görürüz.
“Entropi Yasası” fizik bilimi alanı içinde cereyan eden bir bilimdir. Tanım olarak entropi; "Kainatta her şey, kendini minimum enerji ve maksimum düzensizliğe çekmek ister" demektir. Evrenin en temel (birincil) yasası olarak kabul edilen bu yasa, bir bakıma evrenin düzensizleşmesidir. Hayvanlar doğar, yaşar ve ölür. Binalar yapılır hava koşullarında yıpranır. Demir parlaktır ancak zamanla paslanır. Bu tür gelişmeler evrende aslında düzensizliğe (entropiye) yol açar. Yani, evrende düzensizliğin sürekli olarak tek yönlü bir şekilde artması entropidir.

Entropi Yasası kuramsal olarak çeşitli formüllerle açıklanmaktadır. Termodinamiğin kurallarının işlevselliği ile açıklanan bu yasayı, tabiî ki uzun formüller ve karmaşık izahatlarla tanımlamayacağım. Onu fizikçilere bırakalım.
Biz işin siyasi boyutuna Entropi Yasası’ndan bakıp, düzensizliğin tek yönlü şekilde artmasına bakalım. Her ne kadar fizik ile siyaset bilimleri arasında yakın bir ilişki olmasa bile, disiplinler arası bağın varlığı yadsınmaz bir gerçektir. Bu noktadan hareketle Entropi Yasası’nı siyaset bilimiyle ilintilendirmekle yanlış yapmamış oluruz.

Türk siyaseti entropik seyir izliyor
Aslında Türk siyaset yapısı da Entropi Yasası’na benzemektedir. Çok partili sisteme geçtiğimiz yıllardan bu yana siyasetin entropik seyir izlediğini görürüz. 
Türk siyasetinde düzensizlik ve karmaşa öylesine derin boyutlara ulaştı ki bütün ideolojiler birbirine karıştı. Kim sosyal demokrat, kim milliyetçi, kim muhafazakar, kim aşırı uç belli değil. Bir de buna toplum dili ile siyaset dilinin farklı olduğunu eklersek, entropinin tam da göbeğindeyiz demektir.
Siyaset kurumunun karmaşık yapısı ve her bir siyasi partinin farklı ideoloji ve uygulamaların peşinden koşması, hemen her alanda (eğitim, kültür, sanat, spor, toplum düzeni, hukuk, ekonomi, birey ve toplum psikolojisi) “bozyaplara” neden olmaktadır. Her bir yeniden başlayış, diğerini yok saymakta, bundan dolayı da “siyasi ve toplumsal uzlaşı ve denge” bir türlü sağlanamamaktadır.  
Siyasetin formelliği, toplumla eşgüdümlü hatta toplumun biraz ilerisinde olmalıdır. Siyaset kurumu ve bu kurum içinde üretilen politikalar, toplumu hemen her alanda ileriye taşımalıdır. Siyasi arenada mücadele eden partiler, bu mücadele neticesinde “iktidar” olurlar. İktidar, ulusal politikalarla ilgili mevcut politikalarda iyileştirmeler yapar veya yeni politikalar üretirler.
Doğal olanı; anayasa ve anayasanın besleyicisi rolündeki yasalardır. En önemlisi de erkler ayrılığının, üstünlükten ziyade, uyumu ve kavgasızlığıdır. Adalet duygusunun dengesi toplumun tüm katmanlarına eşit miktarda dağıtılmasıdır.
Ezilme, toplumsal yorgunluğu ve travmayı artırır. Siyaset kurumu esasen dengedir. En azından ortalama dengenin sağlanmasıdır. Örneğin, elinizdeki bir cam bardağını yere atarsanız, parçalanır. Bu durumda düzenden düzensizliğe (entropiye) geçmiş olursunuz. Zira bardağın bütüncüllüğü düzeni, yere düşme anı ve sonrasındaki parçalanma ise düzensizliği/kaosu temsil etmektedir.

Baskı ve ötekileşmişlik entropiye zemin hazırlar 
O halde siyaset kurumu, toplumu kaosa sürükleyecek politik eylemlerden ve söylemlerden uzak durmalı, ana kurumlar buna meydan verecek eylemler için kontrol mekanizmaları geliştirmelidir. Baskı ve ezilmişlik, dışlanmışlık ve hatta ötekileşmişlik entropiye zemin hazırlar. Doğrusu öncelikle bardağı kırmamaktır.
Entropi Yasası’ndan yola çıkarak 7 Haziran sonrası şunları söyleyebiliriz. Seçmen; tek parti iktidarını öngörmemiş ve dört siyasi partiye “uzlaşı zemini arayın” demiştir. Siyasi entropide bu demektir ki düzensizlik içinde bir düzen oluşturmak, siyasi partilerin asli görevidir. Kaosa yol açmamak adına, bir koalisyon hem de uyumlu bir koalisyon hükümeti kurmak elzemdir. 
Erken seçim aslında seçimsizliktir. Durumu böyle anlamak ve ona göre yol haritası çizmek, siyasi partilerin -moda deyimle-vizyonerliğinin ve sürdürülebilirliğinin bir göstergesi olacaktır.