Cumhurbaşkanlığı Seçimi öncesinde, seçiminin belirsizlik yaratmadığını ancak seçim sonrasında oluşacak yeni kabinenin sıkıntı yaratabileceğini söylemiştik. Bu noktada yeni ekonomi yönetiminin kimlerden oluşacağı, eski yönetimle mi devam edileceği ya da yeni yönetimde kimlerin olacağı ve bu yönetimin piyasaya güven verip vermeyeceğini tartışıyoruz. Asıl sorun aslında yeni ekonomi yönetiminin piyasalara ve yatırımcılara güven verip vermeyeceği sorusu.
Eylül ayında yeni kabine oluştuktan sonra Türkiye ekonomisi global konjonktür sorunları ile karşı karşıya kalacak. Türkiye’yi etkileyen global konjonktür etkenleri ise FED’in faiz tartışmaları, Euro bölgesi 2. çeyrek büyüme verilerinin ve öncü göstergelerin olumsuz gelmesi  olacak. Diğer etkileyebilecek konular ise Rusya-Ukrayna gerginliği ve tabii ki Irak gelişmeleri olacak. Ukrayna–Rusya arasındaki gerginliğin de devam ediyor olması önümüzdeki günlerde Euro Bölgesi ekonomilerini riske atacak nitelikte. Son zamanlara Irak –IŞİD sorunu nedeniyle bölgeye ihracatımızda ciddi gerileme olmuş fakat bu gerilemeyi Euro Bölgesi ile kompanse edebilmiştik. Hem Irak gelişmeleri hem de Euro Bölgesi’nde sorunların tekrar çıkması halinde içeride ciddi sıkıntılar yaşanabilir. 

KONUT SATIŞLARI ALARM VERİYOR
Türkiye’de enflasyonun yüzde 9’un üzerinde çapalanmış olması, buna karşın üst üste 3 defa faiz indirimi yapmış olmamız önümüzdeki dönemde FED’in faiz artırımının  piyasalarda fiyatlanmaya başlanmasının iyice belirginleşmesi ile birlikte faiz avantajını kaybetmemiz, ters para akımı ile cari açık sorunu olan ülkemizde ciddi risklere neden olabilir. 
Diğer yandan faiz indirimlerinin aşırı ısınmış inşaat sektörü için yapıldığını biliyoruz. Türkiye’de konut satışları artık alarm veriyor. Konut satışları Ocak–Temmuz 2014 döneminde  yüzde 9,7 geriledi, ipotekli satışların ise 2014 yılında faizlerde  görülen yükselişin etkisiyle yüzde 32,50 gerilediği görüldü. Diğer satışlar ise yüzde 7,5 artış kaydetti. 2014 Temmuz konut satışları geçen senenin aynı ayı ile karşılaştırıldığında toplamda yüzde 20, ipotekli satışlarda yüzde 33 diğer satışlarda ise yüzde 10,6 geriledi. Türkiye’nin satılamayan  1 milyon konut stokunun olduğunu düşünürsek, aslında büyük bir risk ile karşı karşıyayız. İnşaat sektörünün Haziran 2014 sonu itibariyle borcu 95 milyar TL, emlak komisyonculuğu sektörünün borcu ise 49 milyar TL. İnşaat sektörünün borcu 2012 sonunda 59 milyar TL iken yüzde 61 artış göstererek 95 milyar TL’ye yükseldi. Bu satışlarda gerileme devam ederse inşaat sektörünü zor bir dönemin beklediğini söyleyebiliriz. Satışlarda gerileme devam ederse  inşaat sektörünün borçları tehlikeye girebilir. Burada asıl sorgulanması gereken konut fiyatları olacaktır. GYODER tarafından hazırlanan emlak endekslerinin 2014 Temmuz ayı raporu yayınlandı. Rapora göre yurt genelinde konut fiyatları yıllık bazda yüzde 10,79 artarken, İstanbul’daki artış yüzde 21,59’u buldu. Yine 2014 yılının ilk üç ayında bir önceki yıla göre belediyeler tarafından Yapı Ruhsatı verilen yapıların bina sayısı yüzde 76,8, yüzölçümü yüze 89,1 değeri yüzde 110,0, daire sayısı ise yüzde 71,5 oranında arttı.
Şu an Türkiye bıçak sırtı durumunda. Faizleri indirse genel ekonominin ciddi yara almasına neden olabilir, son zamanlarda sık sık hatırlatılan 1994 krizine benzer bir krize neden olabilir. Faizleri indirmezse aşırı ısınmış olan inşaat sektöründe ciddi sıkıntılara neden olabilir. Burada Türkiye’nin bir karar vermesi gerekiyor; “inşaat mı? yoksa ekonominin geneli mi?” Burada tercih edilmesi gereken ise Türkiye’nin genel ekonomisidir. Burada bir sektör için bir ekonomi feda edilirse bunca sene yapılan çalışmalar boşa çıkabilir, bütün kazanımlarımızı kaybedebiliriz.