Küresel piyasalarda varlık fiyatlarındaki seyrin henüz stabilize olamadığını görüyoruz. Çin’den gelen 4. çeyrek büyümesinin 7 yılın en düşük verisine işaret etmesi ve verilerin teferruatının da küresel büyüme açısından olumlu sinyaller vermemesine ek olarak petrol fiyatlarının da aşağı yönlü ivmelenmesi piyasalarda tekrar güvenli limanlara doğru kaçışı ortaya çıkardı. Avrupa hisse senetlerindeki değer kaybının derinleşmesi ve ABD vadelilerinin de yüzde 2’ye yakın satıcılı seyretmesiyle beraber; alternatif varlıkların daha çok ön plana çıktığını söylemek mümkündür. Bu kapsamda gelişmekte olan ülke para birimleri de Çin tedirginliğinden etkilenmekte ve majör para birimlerine karşı değer kaybetmektedirler. ABD ve Almanya tahvil faizlerindeki sert düşüş ile bu ülke faizlerinin İspanya ve İtalya faizleriyle olan spreadinin açılması da bir diğer risk fiyatlaması göstergesidir.

Gelişmekte olan ülke para birimleri grubunda Türk lirasının dolara karşı değer kaybı; günlük bazda Rusya, Polonya, Meksika ve Malezya para birimlerinden sonra gelmektedir. En çok değer kaybeden Rus rublesidir, bunda da ana sebep İran üzerindeki yaptırımların kalkmasıyla petrol fiyatının da 30 doların altında kalıcı olmasıdır. Genel olarak emtia ve enerji üreten ülkelerin para birimleri daha çok etkilenmektedir. 

Türkiye’ye özgü olarak değerlendirilebilecek olan hikaye de Merkez Bankası’nın faizlerde değişiklik yapmaması ve politika açıklamasında sadeleşmeden bahsetmemesi oldu. Küresel piyasalardaki negatiflik ve risk fiyatlaması Türk lirası aleyhine görünüm yaratmaya devam edebilir. İçeride varlık fiyatlarında stabilizasyon için kurun yeni zirve yapmadan 3,05 altına gerilemesi önemlidir, ancak 3,07 üzerinde kalıcılık sağlanırsa 3,10 ve 3,15 yolu da teknik anlamda açılabilir.