Piyasada durgunluk yaşanıyor. Yatırımcı, üretici, girişimci, tüccar ve esnaf bu durumdan rahatsız… Kısaca ekonomiye olan güven azaldı.
 

Halk arasında bir deyim vardır, “Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.” Ekonomimizin gelişi siyasi istikrarı bozan partiler arası tartışmanın cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında doruğa çıkarak bugünlere gelmesiyle belliydi. Şimdi de genel seçimlerin havasına girilmekle ortaya çıktı.
Küresel ekonominin oluşturduğu baskının olumsuz etkisi yetmiyormuş gibi yeni yeni bürokratik engellerle piyasada adeta devletçi bir durgunluk yaşanıyor. Yatırımcı, üretici, girişimci, tüccar, esnaf rahatsız… Kısacası en önemlisi güven azaldı. 
Halk önce işini ve aşını düşünür oldu. Yatırımlardaki durgunluk, üretim değerlerinde gerileme, işsizlik artışı, ihracat pazar kaybı, heyecanımızı olumsuz yönde etkiledi.
Ekonomimiz yeniden “faiz – döviz – borsa” üçgeninde çırpınma, enflasyon – faiz tartışmasına sürüklenme sinyalleri veriyor.
Oysaki 2002 yılında hükümet olarak mali politikaları, para politikaları ile destekleyip üretim politikaları ile bütünleştirerek “faiz – döviz - borsa” üçgeninden ekonomimizi “üretim - yatırım -ihracat” seferberliğine dönüştürmüştük.
Nitekim ekonomimizi iflastan çıkararak uzun yıllar başarılı hizmetlere imza atılabilmişti.
Son yıllarda ekonomimizde büyüme rakamları tartışılır hale geldi. Sabit fiyatlarla kişi başı gelirde beklenen artış yok. İmalat sanayinde yıllık durgunluk, ihracattaki gerileme dikkat çekici, cari açıktaki arzu edilen küçülme ithalatta yatırımların ve üretimin gerilemesinden kaynaklanıyor.
Siyasi gündem ve tercihler ekonomik tedbirlerin önüne geçer oldu. Aylar önce hükümetin açıkladığı OVP (2015 – 2017 ) Orta Vadeli Programı yorumlarken öngörülen değerlerin gerçekçi olmadığını yazmıştık.
Faiz ve döviz çatışması o günlerde ortaya çıkmıştı Ekim 2014 sonlarında dolar 2.30 TL iken programda 2017 yılı için 2,44 TL görülmekteydi ve gerçeği yansıtmıyordu.

Daha sonra “2015 yılına girerken” başlıklı yazımızda sorunları ve önerilerimizi sıralamıştık.
Ne yazık ki aksi gelişmelerle karşılaştık, faiz ve döviz çekişmesi Ocak 2015’te bile 2017 hedeflerini aşmıştı. Bugünlerde USD: 2,617 TL EURO: 2,759 TL, BİST: 77,444, enflasyon ise yüzde 8,2.
O yazımızda küresel ekonomik olumsuzlukların etkisiyle birlikte ülkemizde beliren siyasi risklerin, çevremizde ki sıcak çatışmaların, kurumlar arası çekişmelerin de etkisi ile 2015 yılının 2014'ten daha riskli olduğunu belirtmiştik. Şimdi herkes suçlu arayışına girdi. Faiz mi, döviz mi, yatırım mı? Merkez Bankası bağımsızlığı mı? Oysaki bu günlere kolay gelmedik. Bu tartışmaların ülkemize yararı yok. Zira ekonomi çok bilinmeyenli denklem gibidir. Denklemi etkileyen her unsur kendi menfaati doğrultusunda müdahale bekler zaten MB bağımsızlığının anlamı da buradan gelir. Herkes karışırsa sorun derinleşir.
İnternette bir hikaye dolaşıyor; Şeytan bir köyden geçerken bakmış genç bir hanım ineğin sütünü sağıyor. İneğin yavrusu buzağı da annesine uzanmak için çırpınıyor. Fakat bir halatla ağaca bağlanmış. Bu sebeple annesine ulaşamıyor. Şeytan buzağının ipini gevşetmiş, buzağı hızla annesine yaklaşıp süt emmek için süt kovasını devirmiş. Genç kadın buzağıya vurunca buzağı yere yıkılmış. İnek kadına vurup öldürmüş. Kayınpeder uzaktan gelinin öldüğünü görünce ineğe ateş edip ineği öldürmüş. Silah sesini duyan oğlu babasını elinde tüfekle hanımını da yerde görünce o da baba katili olmuş. Sonra da durumu öğrenip intihar etmiş. Şimdi suçlu kim? Alt tarafı şeytan tarafından buzağının ipi gevşetilmiş!
Sonuç: Herkes suçlu arıyor, suçlu arama yerine ülke menfaatlerini her şeyin üstünde tutarak hareket edebilsek ve herkes kendi görevini zamanında uzlaşı ile yapsa sorun çözülür.