WASHINGTON - MEHMET TOROĞLU/BARIŞKAN ÜNAL (aa)
ABD'de Demokratların son ara seçimlerde Kongre'nin her iki kanadını da rakip Cumhuriyetçi Parti'ye kaptırması, ABD Başkanı Barack Obama'nın son iki yılında dış politikada İran'la nükleer müzakerelerde anlaşmaya ulaşılması, Küba açılımı, Guantanamo'nun kapatılması gibi hedeflerini istediği şekilde icraata dökmesini zorlaştırıyor.

Başkanlığının son iki yılına giren Obama’nın masasında Suriye ve Irak’tan Küba’ya, Çin ile ilişkilerden Yemen’e, Guantanamo’nun kapatılmasından İran’a kadar sonu belli olmayan bir politikalar dizisi duruyor.

Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Kongre karşısında, yasama kolundaki gücünü yitirerek bir nevi "topal ördek" konumuna düşen Obama için bu son döneminde dış politikadaki hedeflerini gerçekleştirmek bu noktada güç görünüyor.

IŞİD sorunu Obama döneminde çözülmekten uzak

Başkanlık kampanyasından bu yana verdiği sözler doğrultusunda Irak ve Afganistan'daki savaşları bitirme idealiyle Beyaz Saray'a çıkan Obama, Irak'taki tüm Amerikan askerlerini çekmiş ve Afganistan'daki muharip misyonu sona erdirmiş olsa da Esed rejiminin Suriye'deki katliamları, IŞİD'in yükselişi ve Yemen, Libya, Mısır gibi bazı ülkelerdeki iç karışıklıklar nedeniyle Ortadoğu'da kendini yine çıkmazın içinde buldu. 

Bunlardan Irak ve Suriye'de IŞİD'in yükselmesi, Obama'nın beklemediği ve başkanlığı bitene kadar da çözülemeyecek gibi görünen uzun vadeli bir sorun olacak ortaya çıkıyor.  

IŞİD'in Irak askerlerini kolayca aşarak hızla bu ülkede toprak işgal etmesi ve Irak ile Suriye'de geniş bir bölgenin kontrolünü eline geçirmesi, kampanya sözünü yerine getirmenin gururuyla Irak'tan askerlerini çeken Obama'yı IŞİD tehdidiyle mücadelede yerel unsurlara danışmanlık ve eğitim desteği için bu ülkeye tekrar asker göndermek zorunda bıraktı.

Bu nedenle, senatör John McCain ve Lindsay Graham gibi isimlerin başını çektiği Cumhuriyetçiler tarafından Irak'tan askerlerini erken çekerek IŞİD'in büyümesine zemin hazırlamakla suçlan Obama'nın başkanlığının geri kalanında da Cumhuriyetçilere bu yönde hedef olmaya devam etmesi bekleniyor. 

 Ayrıca, geçen yılın eylül ayında IŞİD'e karşı yeni strateji açıklayan Obama'nın, stratejisinin uygulanmasına model olarak gösterdiği Arap Yarımadası El Kaidesi'ne karşı operasyonların yürütüldüğü Yemen'deki son siyasi kriz de ABD'nin terörle mücadelesinin etkinliğine dair soru işaretlerini artırdı. 

Bunun yanında, özellikle Cumhuriyetçi çevrelerce Suriye'de Esed rejimine karşı atılacak adımlar ve muhalefete destek konusunda kararsız politika yönetmekle eleştirilen Obama'nın başkanlığının son iki yılında da Esed rejimine yönelik politikada eleştiriler artacak gibi görünüyor. 

Obama yönetiminin Beşşar Esed'in meşruiyetini kaybettiğini söylemesine rağmen Esed'in iktidardan gitmesi için kapsamlı bir adım atmaması ve son iki yılında da yeni adımlar atacağı yönünde güçlü sinyaller vermemesi, bazı Cumhuriyetçiler başta olmak üzere kimi çevrelerce Obama'nın son dönemde Suriye konusunda daha fazla sıkıştırılması beklentilerini artırıyor. 

Cumhuriyetçi kanat, yönetimin Esed'e karşı "zayıf" kaldığını ve gerekli adımları zamanında atmadığını savunurken, Obama'nın kimyasal silahların kullanılmasına dair ilan ettiği "kırmızı çizgisi"nin de Esed tarafından çiğnendiğini, buna rağmen yine son dakikada geri adım attığına işaret ediyor. Cumhuriyetçiler, bu "kararsız" tavrıyla Obama'nın ABD'nin uluslararası prestijine zarar verdiği görüşünü dile getiriyor ve Obama'nın başkanlığının ABD'nin liderliğinin azaldığı bir dönem olarak anılacağı yorumunda bulunuyor.

Dolayısıyla, Suriye'deki krize kısa vadede çözüm bulunabilecek gibi görünmemesi, IŞİD'in Suriye ve Irak'taki varlığının kısa sürede yok edilemeyecek olması ve yönetimin belirttiği gibi bu stratejinin bir sonraki başkanın dönemini de kapsayacak şekilde yıllarca sürmesi beklentisi, Obama'nın başkanlık koltuğundan ayrılırken IŞİD konusunda geride bir "zafer" mi yoksa "enkaz" mı bırakacağını belirsiz kılıyor. ABD Başkanı'nın Suriye konusunda birçok eleştiriye neden olacak bir miras bırakacağı izlenimi öne çıkıyor. 

İran ile anlaşma Obama'nın mirası olabilecek mi?

Başkanlığa geldiği ilk günden bu yana İran'ın nükleer faaliyetleriyle alakalı sorunu askeri seçenek yerine diplomasiyle çözmeye çalışan Obama, İran'ın dini lideri Ayetullah Hamaney'e gizli mektup gönderme, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile tarihi telefon görüşmesi yapma, Nevruz'da İran halkına videodan seslenme gibi adımlar da dahil neredeyse altı yıldır bu hedef doğrultusunda gayret gösterse de bunun meyveleri henüz toplayabilmiş değil. 

Obama yönetimi, bu bakımdan şu anda İran ile 5+1 ülkeleri arasında devam eden nükleer müzakerelere umut bağlarken, müzakerelerde bir anlaşmaya varılıp varılamayacağının henüz belli olmaması ve süreç uzadıkça İran'a karşı sertlik yanlısı Cumhuriyetçiler ve İsrail hükümetinden gelen baskıların artması Obama'yı zorda bırakıyor. 

Dolayısıyla Kongre'nin İran'la müzakere sürecini sabote etmek için elinden geleni yapması ve Obama'nın başkanlığının son döneminde dış politikada Kongre ile en fazla çatışacağı konulardan birinin yine İran olmaya devam edeceği de kesin gibi görünüyor. Bu nedenle Obama’nın başkanlığını bırakırken geride İran ile “tarihi” bir dönemeci başlatıp başlatamayacağı şimdilik öngörülmesi zor.

Tarihi konulardan biri Küba olacak

Obama'nın başkanlığının son iki yılında imzasını atmak ve arkasında miras olarak bırakmak istediği dış politikadaki başka bir tarihi adım da Küba açılımı. Küba ile 50 yıllık ilişkilerin tersine çevrilerek normalleşmenin sağlanmasını isteyen Obama, bu konuda geçen yılın aralık ayı sonunda çok önemli bir kararla Küba'ya yönelik yeni bir açılım paketi açıkladı. 

Obama, açılım paketinin Kongre'nin onayını gerektirmeyen, Amerikalıların adaya seyahati, ticaret gibi birtakım unsurlarını başkanlık yetkisini kullanarak hayata geçirmeyi tasarlasa da paketin en önemli maddesi Küba'ya yönelik ambargonun kaldırılması ve burada yetki Kongre'nin elinde. 

Kongre'de çoğunluğa sahip Cumhuriyetçiler, en azından bu aşamada, ambargoların kaldırılması bir yana, diplomatik ilişkilerin ilk adımların biri olması öngörülen büyükelçi atamasını bile veto etmeye kararlı görünüyor.

Bu noktada da Obama yönetiminin Kongre ile yapacağı istişare ve pazarlıklar önümüzdeki süreç için önem kazanırken Obama'nın başkanlığını "Küba zaferi"yle taçlandırıp taçlandırmayacağı ise büyük oranda Kongre'nin tutumuyla belli olacak.

Guantanamo sözünü yerine getirmeden bırakabilir

Obama'nın başkanlığı devralmadan önceki en önemli vaatlerden biri de Guantanamo hapishanesinin kapatılması sözüydü. Bu konuda yönetimi süresince hapishanedeki mahkumların büyük çoğunluğunu diğer ülkelere transfer etme yöntemi izleyen Obama’nın eli, Kongre tarafından bu dönem bağlanacak gibi görünüyor.

Son dönemde Guantanamo'da kalan mahkumların çoğunluğunun ana ülkesi olan Yemen'de siyasi krizin patlak vermesinin Obama'nın geri kalan mahkum transferlerini gerçekleştirmesini iyice zora sokacağı yorumları yapılıyor.

Kongre'deki Cumhuriyetçilerin de hapishanenin kapatılmasını önleyen çeşitli yöntemler denemesi nedeniyle Obama’nın bu sözünü de başarıp başarmayacağı yine belirsiz konulardan biri.

İsrail-Filistin meselesine çözüm bulamayabilir

Obama yönetimi, özellikle Dışişleri Bakanı John Kerry vasıtasıyla 10 yıllardır ABD başkanlarının başaramadığı, Ortadoğu'daki sorunların da ana kaynaklarından biri olan İsrail-Filistin sorununa çözüm bulmak için girişimler yürüttü ancak şu ana kadan başarı sağlayamadı.

ABD, iki taraf arasındaki müzakereleri tekrar başlatmayı başarsa da anlaşma için verilen dokuz aylık sürede ilerleme sağlanamadığı gibi taraflar arasındaki kökleri uzun yıllara dayanan anlaşmazlıklardan dolayı süreç çöktü. 

Obama’nın, başkanlığının son iki yılında İsrail-Filistin meselesini öncelikli konulardan biri haline getirmesi ancak bu sorunda önceki başkanların kaderini takip etmesi ihtimali yüksek bulunuyor.

 Dolayısıyla Obama, başkanlığa önemli sözlerle gelmesine ve altı yıl boyunca çeşitli icraatlarda bulunmasına rağmen çözmeyi hedeflediği sorunların çoğunun başkanlığının son iki yılında hala büyük ölçüde durması, Obama’nın dış politikada nasıl bir miras bırakacağı konusunda hem sorular hem de belirsizlikler yaratıyor.