Uluslararası Para Fonu (IMF) Baş Ekonomisti Maurice Obstfeld kısa süre önce ABD basınına, ABD'nin Çin'e yönelik RMB döviz kurunu manipüle ettiği yönündeki suçlamasına ilişkin değerlendirmede bulundu. Obstfeld, "Çin'in RMB döviz kurunu manipüle ettiğine ilişkin her hangi bir delilimiz yok." dedi.

Aslında "Çin'in döviz kurunu manipüle etmesi" iddiası çok eski bir iddia. Bu söylem, ne objektif bir dayanağa sahip, ne de RMB döviz kurunun piyasalaşma reformuna uygun.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Geng Shuang'ın söylediği gibi, RMB döviz kuru esas olarak piyasadaki arz ve talep tarafından belirleniyor; çift yönlü bir dalgalanma söz konusu ve Çin, RMB'nin değerini düşürerek ihracatını arttırma niyetinde değil.

Analistler, Çin'in döviz kurunu manipüle ederek ihracatı teşvik etmeye ihtiyacı olmadığı görüşünü dile getiriyor ve bunu üç nedene bağlıyor:

1. Yurt içi tüketimi, Çin ekonomisinin büyümesini hızlandıran öncü güç haline geldi. Çin'in gayri safi yurtiçi hasılası bu yılın ilk yarısında yüzde 6,8 büyüdü. Tüketimin GSYH'ya katkı oranı ise yüzde 78,5'e ulaşırken, net ihracat ise negatif seyretti. Bu da Çin'in büyümesinin ihracata olan bağımlığının sürekli düştüğünü gösteriyor. Yurt içi üretimin ve tüketimin sürekli artmasıyla, tüketimin Çin ekonomisindeki öncülüğü de daha çok güçleniyor ve bu nedenle Çin'in RMB döviz kuruna müdahale ederek ihracatı teşvik etmesine hiç gerek yok.

2. Dışa açılımı genişletmek, RMB'ye sağlam bir destek sağlayacak. Çin'in finans piyasası Batılı ülkelerinkine göre daha büyük verime ve daha büyük bir potansiyele sahip. Dışa açılımın genişletilmesi ve RMB'nin uluslararasılaşmasının hızlandırılmasıyla, RMB varlıkları yurt dışı organlarının gözdesi haline geldi. Haziran ayında yabancı organların Çin tahvillerini büyük ölçüde arttırması bunun en doğrudan kanıtı.

3. RMB değerini müdahale yoluyla düşürmek, yarar değil, zarar getirir.

Bu yıl Çin'de dışa açılımını derinleştirmek ve ithalatı genişletmek amacıyla bir dizi önlem hayata geçirildi. Eğer şimdi RMB değeri müdahale yoluyla düşürülürse, ithalat maliyetleri kaçınmaz olarak büyük ölçüde artacak. Bunun yanı sıra, Çin'in mal ticaretindeki ithalat hızı şu anda ihracat hızının çok üstünde. Bu durumda RMB değerini düşürmek kuşkusuz yarar değil, zarar getirecek.

Peki, RMB döviz kuru oranındaki son dalgalanmaları nasıl yorumlamalıyız?

İlk olarak, bu küresel kapsamda riskten kaçınma duygusunun yükselişiyle alakalı. Trump yönetiminin ticari korumacılık tedbirleri, küresel riskten kaçınma duygusunu arttırdığı gibi, tüm döviz piyasalarını da etkiledi ve ABD borsasında dalgalanmaya yol açtı. Bu adım, ABD piyasasında belirsizlikleri arttırırken, emtia mallarının fiyatlarındaki düşüşe de sebep oldu. Son dönemde RMB döviz kuru oranındaki dalgalanma da bir tür piyasa duygusunun yansıması.

İkinci olarak, bu durum ABD dolar endeksinin güçlenmesiyle de ilgili. ABD dolar endeksi ilk altı ayda yüzde 2,45 arttı, ancak aynı dönemde RMB'nin ABD doları karşısında esas kuru sadece yüzde 1,67 düştü. Dolayısıyla RMB'de yaşanan dalgalanma, riskten kaçınma duygusunun etkisindeki piyasada kendiliğinden oluşan düzeltme eylemi niteliği taşıyor.

Üçüncü olarak da, ABD Merkez Bankası'nın (FED) faiz arttırımlarıyla ilgili. RMB, Nisan ayından itibaren ABD doları karşısında yüzde 8'den fazla değer kaybetti. Bu dönemde FED, Mart'ta ve Haziran'da iki defa faiz arttırmanın yanı sıra bilançonun küçültülmesi girişiminde de bulundu. Çin Merkez Bankası ise, sabit ve tarafsız para politikaları uygulamaya devam ediyor. Aynı zamanda ileriye dönük mini ayarlamalar yapıyor ve para arzını uygun şekilde yönetiyor.

Analistlerin belirttiği gibi, son dönemde RMB'deki dalgalanma makul bir düzeyde seyrediyor ve RMB uluslararası ekonomide görece güçlü bir konumda. İki yönlü döviz kuru dalgalanmaları piyasa hareketinin sonucu. RMB döviz kuru, Çin ekonomisinin istikrarlı gelişmesiyle birlikte dövizdeki arz-talep dengesinin korunması durumunda, şimdi ve gelecekte uygun ve dengeli bir düzeyde korunabilecek. Çin'in RMB döviz kurunu müdahale etmesine hiç gerek yok.

*Renmin Üniversitesi Chongyang Finansal Çalışmalar Enstitüsü