İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde geçtiğimiz ay düzenlenen ‘Küresel Katılım Finans Zirvesi’ni yerinde izleme imkanım oldu. Bu zirve Cumhurbaşkanlığımızın himayelerinde MÜSİAD, TOBB ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği’nin müşterek organizasyonuyla gerçekleştirildi. Zirvenin amacı, vahşi kapitalizmin ve dünyadaki faizci fi nans sisteminin çarklarında yok edilen insanlık değerlerinin yeniden hatırlatılmasıydı. Bu sebeple zirvenin ana teması “İnsani Finans” adını taşıyordu. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, zirvenin açılış konuşmasında dünyada gelir dağılımının giderek bozulmasının gelişmekte olan ülkeler için büyük bir sorun oluşturduğuna dikkat çekti.
     Başbakan Yardımcısı Şimşek’in bu sözlerini not aldım ve internet üzerinden bir araştırma yaptım. Merkezi İngiltere’de bulunan Oxfam Grubu tarafından yapılan bir araştırma, dünyadaki en zenginle diğerleri arasındaki uçurumun hızlı bir şekilde büyüdüğünü gösteriyor. Araştırma sonuçlarına göre, dünyadaki en zengin yüzde 1’lik kesimin mal varlığı, diğer yüzde 99’luk kesimin toplam mal varlığına denk düşüyor. Yani küresel servetin yarısını yüzde 1’lik bir kesim elinde tutuyor. 270 trilyon dolara ulaştığı söylenen “Küresel Servetin” yarısını işte bu yüzde 1’lik kesim elinde bulunduruyor.
     Dünya nüfusunun yüzde 20’si aşırı yoksulluk sınırı olan 1.90 dolar gelir ile hayatını sürdürmeye çalışıyor. Ne büyük bir adaletsizlik hüküm sürüyor dünyamızda… Dünya nüfusunun yüzde 20’sini 1.90 dolar ile geçinmeye zorlayan yüzde 1’lik kesim açlığa ve yoksulluğa mahkum ettikleri bu insanların ülkelerindeki yeraltı ve yer üstü kaynaklarını yıllarca sömürerek servet sahibi oldular ve bugün de sömürü düzenini sürdürüyorlar. Dünya servetinin yarısını elinde bulunduran bu yüzde 1’lik kesimin hakim olduğu ve özünde tefeciliğe ve faize dayalı bankacılık ve fi nans sistemi işte bu sömürü düzeninin merkezinde yer alıyor. İnsanı ve insani değerleri merkezine alan bir fi nans sistemi dünyada yaygınlaştırılabilir mi? İstanbul’da düzenlenen Küresel Katılım Finans Zirvesi’nin amacı buydu. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, dünyadaki gelir dağılımının adil bir şekilde paylaşımı için “Katılım Finans”ın önem taşıdığını belirtiyor. Aralık sayımızda katılım bankalarını kapak konusu yaptık. Katılım bankaları, konvansiyonel bankalara nazaran daha çok insan odaklı fi nans yapısıyla tanınıyor. Verdikleri hizmetler ve ürünlerinde faiz yerine, kar/zarar ve paylaşım modeli öne çıkıyor. Ülkemizde 1984 yılında Albaraka Türk ile başlayan katılım bankalarının faaliyeti bugün piyasadaki 2’si kamu katılım olmak üzere 5 katılım bankası ile devam ediyor. Katılım bankalarının 2025 yılı hedefi şu an bankacılık ve fi nans sektöründe yüzde 5 olan pazar payını yüzde 15’e çıkarmak.

     2018’DE PİYASALARI NELER BEKLİYOR?
     Bu sorunun cevabını, piyasa uzmanları Ekovitrin için analiz etti. Para ve sermaye piyasalarının 5 değerli uzmanın analizinde 2018 yılında piyasaların nasıl geçeceğinin de sinyali veriliyor. Küresel piyasalarda oldukça hareketli geçen 2017 yılını geride bırakmaya hazırlanırken, 2018’de piyasalarda neler yaşanacak? Piyasa uzmanlarının birleştiği en önemli başlık şu: 2018’in baş aktörü ABD Doları olacak.

     GAYRİMENKUL SEKTÖRÜ 2018’DEN UMUTLU
     Aralık sayımızda yer alan önemli bir dosya da ekonominin lokomotifi gayrimenkul sektörünün geleceği ile ilgili… Sektörde yer alan aktörlerin ortak görüşü, 2018’in gayrimenkul sektörü açısından iyi bir yıl olacağı yönünde. 2017 yılında sağlanan teşviklerin gayrimenkul sektörünü hareketlendirdiği gözlemleniyor. Sektörün üçüncü çeyrek verileri, ikinci çeyreğe kıyasla yüzde 20’lik bir artış olduğunu ortaya koyuyor. 2017 yılını geride bırakırken 2018’in; Gelir paylaşımında adaletin tesis edildiği, fakir fukaranın gözetildiği, insani değerlerin ve insanlığın konuşulduğu, dünyada barış ve huzurun sağlandığı bir yıl olmasını yürekten diliyorum.

Saygılarımla…