Vergiler gelir üzerinden alınmıyorsa, Devlet vatandaşın servetine göz koymuş demektir. Devlet vatandaşın servet ve sermaysini vergılediği zaman, o siyasal toplum farkirlemeye başlar. Sermaye kaybı beraberinde yokluk getirir.

Serveti vergileme doğrudan olabilir. Enflasyon ile dolaylı olabilir. Enflasyon ile nakit varlıkların değeri düşürülerek, vatandaşın elinden satın alma gücü alınır.

Tipik örneği tasarruflarda görülüyor. Vatandaşın bankalarda 2 trilyona yakın tasarrufu var. Bankalar tasarruflara yüzde 13 faiz veriyor. Yüzde 15 vergi kesintisi var, Vergi düşülür ise vatandaşın eline yüzde 10 faiz geçer. Enflasyon oranı 12,9 olarak hesaplandı. Bu hesaba göre bankada, TL tasarrufu olanların cebinden devlet yüzde 3 oranında servet vergisi alıyor.

Nakil Vasıtalarına ne demeli. Özel tüketim vergisi ödeniyor. ÖTV üzerinden ayrıca KDV ödeniyor. Yetmiyor her yıl motorlu taşıtlar vergisi alınıyor. Yetmiyor, kullanılan yakıt üzerinden vergi ödeniyor. Tek kelimeyle bir koyundan beş post çıkarılıyor. Sonuçta vatandaş tıkanıyor. Ödeyemiyor. Güya af ediyor. Taksitlendirme yapıyor. Aslında haksız ve adaletsiz servet vergisi uygulanıyor.

Vatandaşın mücavir alan içerisinde tarlası var. Büyük şehir olan yerlerde "beyan vermedin" diyerek, geçmiş yirmi senenin vergisi talep ediliyor. Yetmiyor, ceza kesiliyor. Öyle bir rakam ortaya çıkıyor ki, vatandaş arazisini satsa ödemesi mümkün değil. Emlak vergilerinde zaman aşımı işlemiyor. Vatandaş felaketi yaşıyor.

Belediyelere matrah artırma yetkisi verildi. Belediyeler matrahı artırmak suretiyle vergi oranını dokunmadan, kendine gelir yaratıyor. Halbuki anayasamıza göre, vergi koymak TBMM'nin yetkisinde. Emlak vergisine tabi matrah artıma yetkisinin belediyelere verilmesi nedeniyle, vergi koyma egemenliği TBMM'den alındı yerel yönetimlere verildi. Yerel yönetimler bu yetkiyi kötüye kullanıyor.

Türkiye'de devlet vatandaşın servetini vergiliyor. Servet vergileri tüm olumsuzluğu ile devam ediyor.