Recep Tayyip Erdoğan, sadece 95 yıllık Cumhuriyet döneminde değil, Türk devlet yönetiminin tüm geçmişine baktığımızda halkın arasından gelip de, halk tarafından seçilmiş olan ilk ve tek lider olarak tarihe geçti. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk Başkanı Erdoğan, “İnançlı, samimi, cesur ve olağanüstü tempoyla çalışan” bir karaktere sahip. Erdoğan’ın; “Yol arkadaşım” dediği AK Parti’nin strateji dehalarından biri olan rahmetli Erol Olçok, Recep Tayyip Erdoğan için “Muhafazakar Devrimci” diyordu. Erdoğan’ı anlamak için, O’nun gibi inançlı, samimi, cesur ve çok çalışkan olmak gerekiyor. Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın 24 Haziran seçim zaferinin ardından kurduğu kabine üyeleri işte bu kişilik özelliklerine sahip olmalılar, yoksa Başkan Erdoğan’a ayak uydurmaları çok zor gözüküyor. Devlet, siyaset, bürokrasi ve özel sektörden gelen profesyonel isimlerden oluşan yeni kabine üyelerinin başarılı olmaktan başkan şansları da yok. Ağustos sayımızda; “Başkan Erdoğan Dönemi” başlığı altında bir dosya oluşturduk. Bu dosyanın içeriğinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ayrıntıları yer alıyor.

Başkan Erdoğan, 25-27 Temmuz’da Güney Afrika’nın başkenti Johannesburg’da düzenlenen 10.BRICS toplantısına misafir lider olarak davet edildi. Rusya, Çin, Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika Devlet Başkanlarıyla bir araya gelen Erdoğan, liderlere “Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın üyesi olduğu iş birliğine Türkiye’yi de dahil edelim ve birliğin adı BRICST olsun” teklifinde bulundu. Başkan Erdoğan’ın, Türkiye’nin BRICS’e alınması yönünde yaptığı çağrı üye ülkelerin liderleri tarafından olumlu karşılandı. Türkiye’nin yanı sıra Endonezya’nın da birliğe alınmasına sıcak bakılıyor.

İlk kez 2001 yılında Goldman Sacsh uzmanları tarafından BRIC tanımlaması ortaya atıldı. Küresel gelirden aldıkları yap ve büyüme hızları ile dikkat çeken (B) Brezilya, (R) Rusya, I (Hindistan) ve (C) Çin için söylenen bu tanımlama zamanla bu ülkelerin bir araya gelmesiyle BRIC doğdu. Sadece ekonomik güç olarak değil, politik güç olarak da BRIC ülkeleri öne çıkmaya başladı. 2006 yılında ilk maliye bakanları toplantısını gerçekleştiren BRIC, 2009 yılında Rusya’da liderler düzeyinde ilk toplantısını gerçekleştirdi. BRIC ülkeleri Latin Amerika, Avrupa ve Asya’yı kapsıyor ama Afrika bunun dışında kalıyordu. 2010 yılında Afrika Kıtası’nın en büyük ekonomisi Güney Afrika, birliğe üye oldu ve BRIC, BRICS diye anılmaya başladı. BRICS üyesi ülkeler bugün dünya nüfusunun yüzde 40’ını oluşturan 3 milyar insan gücüne sahip. Bu uluslararası grubun üye devletleri dünyadaki maden rezervlerinin de yüzde 60’ını elinde bulunduruyor. Tahıl ürünlerinin yüzde 40’ını da bu ülkeler üretiyor ve dünyanın erzak deposu konumundalar. Kuruluşundan 6 yıl sonra ortak bir banka kurma gücüne kavuşan BRICS ülkeleri toplam sermayesi 100 milyar dolar olan bir ortak havuz oluşuturdu. Bu ortak havuzdaki rezervler, üye ülkelerin nakit dolar sıkıntısının oluşması durumunda mali istikrarı sağlamak için kullanılacak.

BRICS, G7’nin en güçlü rakibi olarak değerlendiriliyor. Şimdilik BRICS’in, Avrupa Birliği gibi tek bir para biriminin uygulanacağı bir Pazar oluşturma niyeti yok. Daha global bir vizyona sahip olan BRICS, IMF, Dünya Bankası ve BM gibi yapılar hakkında farklı düşünceler içinde. BRICS, BM Güvenlik Konseyi’ndeki 5 üyenin arasına Hindistan ve Brezilya’nın da girmesi için çalışmalar yürütüyor. Başkan Erdoğan’ın dediği gibi dünyanın 5’ten büyük olduğunu düşünüyorlar. Geçtiğimiz Temmuz sonunda Güney Afrika’da gerçekleştirilen toplantının ana teması Endüstri 4.0’dı. BRICS ülkeleri dijital ekonomik gücün oluşumunu sağlayan dijital devrimin meydana getirdiği dev potansiyelin farkında. Çin, tüm dünyayı sarsan bir hızla dijital teknolojilerde ağırlığını hissettiriyor. Brezilya lideri Temer, dijital ekonomiye hazırlanmanın yolunun eğitimden geçtiğini belirterek bu noktaya odaklandıklarını söylüyor. Hindistan lideri Modi dijital ekonomi için eğitimde hızla yol aldıklarını belirtiyor. BRICS liderleri endüstri 4.0, yapay zeka ve blok zinciri gibi teknolojilerde ortak çalışmalar yapmak üzere anlaştılar.

Başkan Erdoğan, BRICS ile ilgili gelişmeleri yakından takip ediyor. Erdoğan’ın vizyonu; Türkiye’yi bölgesel bir aktör değil, küresel aktör yapmak. Erdoğan’ın, Avrupa Birliği ve ABD’ye güvenmediğini ve onlarla işbirliğine eskisi gibi sıcak bakmadığını düşünüyorum. Erdoğan, Türkiye’nin yönünü Batı’ya, Avrupa Birliği’ne değil, BRICS’in hakim olduğu global pazara çevirmekte kararlı. Başkan Erdoğan’ın, Johannesburg’da BRICS ülkelerinin liderlerine yaptığı “Türkiye ile birlikte BRICST olalım” teklifi bu vizyonun önemli bir adımını oluşturuyor. Türkiye’nin katılımıyla BRICST gerçekleştiğinde, Türkiye dünyanın en güçlü 10 ekonomisi hedefine daha çabuk ulaşacak.