Yıl 1980.. Türkiye, 5 sente muhtaç bir ülke. Askeri darbe ve sonrasında yaşanan kara tablolar…
Hepsi geride kaldı…
Tarih 26 Kasım 2014…Yer İstanbul CNR Fuar Merkezi. MÜSİAD’ın 15. Uluslararası Fuarı. Tam 103 ülkeden üst düzey katılım. Binlerce iş adamı Türkiye’yi partner görerek fuara akın etmiş. Dünya milletlerinin renklerini bir araya gelmesine birleşmesine vesile olan fuarın ana teması ise ‘faiz haram, ticaret helal’… Ana slogan ise dünyayı değiştirebilmek…
Dünyayı değiştirme çabasının ortasında ise insan var… İnsan ne kadar hoş görülü olursa o kadar etrafına ışık saçar… Gelişmiş ekonomilerde öyle…
Türkiye, bu yıl itibariyle dünyanın en büyük 16. ekonomisine sahip.. Hedef ise ilk 10’a mümkünse 2023’te ulaşabilmek…
1980 sonrası darbe yönetiminin ardından iktidara gelen ANAP’ın başında dünyayı tanıyan bir lider vardı. Turgut Özal. Yanında ise yine dünyayı tanıyan genç bir beyin vardı. Adı Adnan Kahveci’ydi. Partisinde hırsızlığa, yolsuzluğa bulaşanlara göz açtırmayan; tabiri caizse fakiri koruyup gözetleyen, yetimin hakkını yedirmeyen bir karakter sahibiydi. Parti içinde yolsuzluk, rüşvet, iltimas ne derseniz deyin; bu işlere bulaşan milletvekili ve partiliye karşı sık sık Özal’ı uyarır ve doğru karar vermesine vesile olurdu. Özal, bu yüzden kendi imzasıyla bakan yaptığı İsmail Özdağlar’ı Kahveci’nin getirdiği belgelerle hemen görevden almış ve Yüce Divan’a göndermişti, Oradan da kodese…
O dönemde maliye bakanı olan, devrin kodamanlarının adamı diye tanınan Vural Arıkan’ı da Özal, Kahveci’den aldığı bilgiler ışığında azletmişti. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu ilk olarak tarihe geçti.
Yıl 1992 Aralık ayının son günleri… Arkadaşım Kamuran Abacıoğlu ile dönemin en popüler siyasetçisi, geleceğin başbakanı olarak görülen Adnan Kahveci’nin Kartal’daki kooperatif evine ziyarete gittik. Evindeki mobilyalar yıllardır değiştirilmediği için rengini kaybetme noktasına gelmişti. Şaşkınlığımızı gizleyemedik. Bir hafta sonra tekrar ziyarete gittiğimizde sohbet sırasında eve mobilyalar geldi. Adnan Kahveci şaşırdı. Bu nereden çıktı dedi. Sonradan danışmanlarından birinin bir iş adamını durumdan haberdar ettiğini, onun da hediye olarak gönderdiğini söyleyince, Kahveci, diş hekimi olan eşi Füsun Hanım’a, “Buna nasıl rıza gösterdin?” diyerek bağırdıktan sonra eşyaların hepsini geri gönderdi.
O dönemin Maliye Bakanı Adnan Kahveci, fakirlikle, yoksullukla mücadele içinde sürekli proje üretiyor, her ay İstanbul’da ekonomi gazetecileriyle bir araya gelir, durum değerlendirmesi yapıyordu.. Şimdiki Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise, refahın sembolü zenginlerin hobisi golf oyunuyla vakit geçirirken, Maliye’nin gelirlerini artırmak için habire milletin cebine nasıl daha fazla müdahale edip, daha fazla ceza yazarız diye proje üreten bürokratları ödüllendiriyor…
Peki ya son 12 yıl… 2002’den bu yana Recep Tayyip Erdoğan’ın kurduğu AK Parti iktidarda. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yönetiminde ülkenin gelişmişlik seviyesinde çıtayı yükselten birçok güzel projeyi hayata geçirdi. Sağlık reformu başta olmak üzere birçok yeniliğe imza atıldı. Ancak Erdoğan’ın bir Kahveci’si olmadı. Olamadı.750 bin liralık hediye alan alan bakanlar, Vakko’dan alınan elbiselerin cebine doldurulan yeşil dolarlar, ayakkabı kutuları, vs.. Dolayısıyla parti içinde olan bitenler, hep üstü kapatılarak bugünlere gelindi.
Recep Tayyip Erdoğan’ın 12 yıllık hizmetlerini göz ardı etmeyen Türk milleti yüceliğini ve vefasını gösterdi. Halkın Yüzde 50’den fazlasının oyu ile cumhurbaşkanı seçildi. Şimdi 2023, 2071 hedeflerini ve yeni Türkiye’yi şekillendirecek kişi ise yeni Başbakan Ahmet Davutoğlu…
Yeni Başbakan, geçmişten gelen ve Türkiye’ye yakışmayan birçok sorunu bir anda kucağında buldu… Türkiye’nin gelişmesi, uluslararası büyük projelere atılan imzalar hepsi iyi de …
Yeni Türkiye’ye yakışanların yanında yakışmayanlar liste haline getirilse sayfalar yetmez.
AK Parti iktidarı ile halkla arasına duvar örme çabasındasi yeni yetme bürokratlar her gün halkın canını yakmaya devam ederken, ülkeyi yönetenlere inanan halkla yönetimin arası giderek bozuluyor. AK Parti oyları da zirve yaptığı noktalardan inişe geçmiş durumda.
Yeni Türkiye’ye yakışmayanlar; devletin emekli ettiği insanların aldığı maaşa bile göz dikmesi. Bir işte çalışan ya da iş kurarak yanında insan çalıştırıp devlete vergi veren işçilerin SGK parasını ödeyenlerin maaşlarına el koyması… İki yıl milletvekilli yapanların derhal emekli kapsamına alınıp normal maaşlarının üzerinde emekli maaşı alırken bunlardan hiçbir kesintinin yapılmaması...
Vergi memurlarının yanlışlarının bile düzeltilmeyip ağır cezalı faturaların halka ödetilmesi.
Yeni Türkiye de İstanbul-Ankara vs. şehir işi trafik malum. Karmaşa. 20 kilometrelik bir yolu ancak 1.5-2 saatte giderken, her 1.5-2 kilometrede konulan kameralarla, arada trafik rahatlarsa hız sınırı 80 yerine 90 olunca kısa mesafe için al sana tuzak ceza... En düşük ceza 130 TL’nin üzerinde... Yakışıyor mu? Şehir trafiğine çözüm bulamayanların bir de böyle tuzakları…
Emekli bir kişi 2 yıl milletvekilliği yaptıktan sonra vekil emeklisi olarak normal emeklilere göre 17 kat fazla emekli parası alması.. Üstelik primlerin de TBMM bütçesinden ödenmesi... Şu anda TBMM’de bu durumda en az 400-430 vekilin bulunduğu belirtiliyor. Sadece SSK emeklisi vekil sayısının 220 olduğu ifade edildi.. Bunlar 2011’de çıkarılan bir yasayla kral haline getirildi. Hem milletvekili maaşı olarak 13.700 TL, emekli vekil olarak da 6.973 TL ilavesiyle toplam 20.500 TL’‘yi alıyor. Bu vekillere oy veren sayıları milyonları bulan işçiler ise asgari ücretle çalışmaya devam ederken bir de onlardan hala vergi kesiliyor… İşte bu durum Türkiye ‘ye yakışmıyor…
Yeni Türkiye’ye yakışmayan, hala bir temele oturtulmamış milli eğitim…Okulların ve öğrencileri durumu.

Yeni Türkiye’ye yakışmayan, 5 liralık çikolata çaldı diye hapse atılanların yanında her gün gasp edip insanların canına, malına zarar verenlerin mahkemeye çıkartılmadan serbest bırakılması. .Siyaset çemberi içinde yapılan hırsızlıklar... Yeni Türkiye’ye yakışmayan ellerinde molotof kokteyl, yüzleri maskeli grupların caddeleri ateşe vermesi...
Yeni Türkiye’ye yakışmayan, milletin vergileriyle maaş alıp milleti küçümseyen bürokratların hala mevkilerinde saltanat sürmesi…
Yeni Türkiye’yi şekillendirmek isteyen liderleri yaptıkları icatlarda sevgisiz, acımasız gösteren bürokratların yaptıklarından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak bile rahatsız olmuş ve Sabah gazetesinde yazdığı köşesinde düşüncelerini şöyle dile getiriyor.
“Sosyal Güvenlik Destek Primi (SGDP) adı altında işyeri sahibi olan yahut çalışan emeklilerden yüzde 15'lik kesinti yapılması ciddi sıkıntı oluşturdu. Kazanılmış bir hak konusunda ve hâlihazırda vergi ödenen böyle bir durumda bu tip bir düzenlemeyi biz de anlayabilmiş değiliz.”
Albayrak bunu, bazı bürokratların siyasetçilerle halkın arasına açmaya yönelik bir uygulama olarak gördüğünü şöyle ifade etmiş... “Bu siyasi hareketi uzun yıllardır destekleyen tabanını kendinden uzaklaştırmaya yönelik mantıksız icraatları dikkatle takip ederken, ağzıyla kuş tutsa dahi günahını bile vermeyecek kesimlere karşı yapılan popülist planlamaları da ayrıca izliyoruz.”
Şimdi yeni Türkiye’den bahseden Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yapılan doğru ve yanlışları apaçık ifa edebilecek cesur, makam, mevki, para, kadın ve diğer ihtirasları olmayan yeni bir Adnan Kahveci’ye ihtiyacı var... Emekli çalışanların SGDP kesintisinin kaldırıp Torba Yasası’na konulması için elini kaldırmayan milletvekillerinin bu dönemde hala Meclis’ten bir emekli bir de normal maaş alması ne kadar doğru, ne kadar ahlaka uygun?
Referandum yapıp millete sorsalar millet gerekli cevabı verecek. Ama… Daha önce Meclis’te milletvekilleri için çıkartılan ek ödeneği almayıp iade eden, Danıştay’a götüren Adnan Kahveci gibi şimdi bir değil, çok vekile ihtiyacımız var. 
Yeni Türkiye’ye yakışmayan, emeklilerden yüzde 15 oranında SGDP kesintisi yapılıp bir de 10-15 yıl geri giderek zorunlu tahsilat yapıldığı bu dönemde TBMM’deki vekillerin hem emekli hem normal maaşlarını alırken primlerinin de TBMM bütçesinden ödenmesi... İşte bu durum milletin vicdanını sızlatıyor… Bakalım Davutoğlu’nun listesinden veya CHP den bir babayiğit “hak, hukuk, adalet herkese” diyerek, hala milletvekili olduğu halde emekli maaşının iptali için harekete geçer mi?
Yeni Türkiye şekillenirken öncelikle hak, hukuk ve sosyal adalet ön plana alınmalı...
Yoksa gerisi gulu gulu dansı… Siyasetin gölgesinde milletin malına göz diken, yetimin malını yiyen, servetine servet katan, herkes bir gün gelecek ilahi huzurda hesap verecek. Zira ilahi adalet mutlaka tecelli eder. Dürüstlüğünden şüphe etmediğimiz Türkmen beyi Davutoğlu’na hatırlatalım…