AP seçimleri sonrasında, AB kurumlarının yönetimleri de değişecek. Sağ siyasi görüşlerin ağırlıkta olacağı yeni başkanlar, AB’nin geleceğini şekillendirecek. 2019-2024 arasında AB, nasıl bir şekil alacak? Genişlemenin sancıları ve Brexit süreci nasıl yönetilecek?

AB’nin karar alma mekanizmalarının önemli bileşenlerinden olan Avrupa Parlamentosu’nun (AP), 23-26 Mayıs tarihleri arasında seçimi vardı. AB yasalarını yapan iki kurumdan biri olan AP’nin 751 sandalyesi için, siyasi partiler ve bağımsız adaylar kıyasıya yarıştı. 28 AB üyesi ülke vatandaşının yüzde 51’i sandığa gitti. Bu oran son 20 yılın en yüksek oranı. Katılımın en yüksek olduğu tarih ise yüzde 63 ile 1979 yılında ilk kez halk oylaması yapıldığı tarihtir. Kısacası AP seçimlerini 40 yıldır, Avrupa halkları belirliyor. İngiltere henüz Brexit sürecini tamamlamadığı için, seçimlere katılan ülkelerden biri oldu.

AP seçimleri; Brexit tartışmaları, göç, terörizm, yenidünya düzeni, küresel ekonomik sıkıntılar, İslamofobi, artan milliyetçilik, hatta ırkçılık gölgesinde yapıldı. Tabi Türkiye-AB ilişkileri de en dinamik tartışmalardandı. 

AP seçim sonuçları, geleceğe yönelik pek çok tartışmayı da beraberinde getirdi. Ancak net ve tartışmasız olan ise; Avrupa’da aşırı sağın sürekli yükselişi.  Merkez sağ ve merkez sol geriledi. Avrupa aşırı sağa kaymaya devam ediyor. AP’nin aşırı sağa kayması, aynı değişimin AB’nin diğer kurumlarına sıçraması tehlikesini gösteriyor ki bu da AB’yi nasıl bir geleceğin beklediği endişesini beraberinde getiriyor. O zaman aklımıza şu soru geliyor: AB’nin aşırı sağ partileri, birleşirler mi ve böyle bir birleşmenin AB’ye olan etkileri ne olur? Ya da cevabı içinde olan başka bir soru: AB, Almanya’yı Soğuk Savaş Dönemi’nde ayıran Berlin Duvarı gibi bir duvarı AB’ye örerek, içe dönük, küresel aktörlük rolünden kopmuş mu olacak?

AB genelinde bir huzursuzluk yaşandığı gerçeğini gözardı edemeyiz. AP seçimleri de bunun yansımasıdır. AB halklarının, doğrudan AB’ye ait bir organda seçim yaptığı yegane kurum AP’dir. Halkın sandıktaki tercihleri, AB’nin geleceği konusunda bir bakıma bize ışık tutmaktadır. Öyle ki AB üyesi ülkelerdeki temel siyasi partiler, AP seçimlerinde aldıkları oylardan yola çıkarak, ya siyasi parti liderini değiştirmekte ya da iktidarda ise ülkesinde erken seçim kararı almaktadır. Buna örnek; Aleksis Çipraz’ın AP seçimlerinde beklediği oy oranını alamamasından dolayı, Yunanistan’da erken seçim kararı almasıdır.

AP seçimleri sonrasında, AB kurumlarının yönetimleri de değişecek. Sağ siyasi görüşlerin ağırlıkta olacağı yeni başkanlar, AB’nin geleceğini şekillendirecek. 2019-2024 arasında AB, nasıl bir şekil alacak? Genişlemenin sancıları ve Brexit süreci nasıl yönetilecek?

AB’nin ekonomik entegrasyonda kalması, siyasi birleşmenin ertelenmesi veya dondurulması, hatta tamamen gündemden düşürülmesi sözkonusu olabilir mi? Aşırı sağa kayan Avrupa’da nazizim hortlar mı? Bu süreç yeni bir dünya savaşını tetikler mi? Dünyada üst aklın oyunları, AB’yi nereye sürükler? Elitist AB, halka inebilir mi? AB’nin gerçek patronu Almanya iken, Almanya’nın AB üzerindeki etkisi giderek daha da artar mı? Hatta AB’nin yeni başkenti, Brüksel’den Berlin veya Frankfurt’a taşınabilir mi? AB'nin siyasi geleceği, belki de tümden geleceği tehlikede mi?

ABD’nin Truva Atı İngiltere’nin AB’den kopmasıyla birlikte, Avrupa Savunma Doktrini ve NATO’suz AB savunması ne olur? Avrupa ordusu yeniden gündeme gelebilir mi? Türkiye, NATO’suz Avrupa savunmasına ve ordusuna katkı sağlar mı? AB ve Türkiye bunu ister mi?

Peki, bu süreçte Türkiye-AB ilişkileri ne olacak? Muhtemel odur ki ilişkiler daha da zayıflayacak ve kısır tartışmalar etrafında AB, Türkiye’ye gizli veya açık ambargo uygulamaya devam edecek mi? Kıbrıs bağlamında Doğu Akdeniz’de gelişen enerji odaklı tartışmalar, AB’nin Yunanistan ve Kıbrıs Rumlarına arka çıkacağını gösterecek mi?    

Sorular, sorular, sorular. Cevapları kendi içinde olan, ancak yine de zamanın sihrine ihtiyaç duyduğumuz bu soruların cevaplarını, tarih bize gün gün gösterecektir. Dünyanın aksı Atlantik’ten Pasifik’e doğru yön değiştiriyor. Batı’nın emperyal imparatorluk dürtüsü, Doğu’da Çin’e doğru geçiş yapıyor. AB bu değişim sürecinin neresinde? Yaşayıp göreceğiz.