Bundan tam bir yıl önce açıklanmış olan OVP (2014- 2016) hakkında yazdığım makalenin başlangıcında durumu “Ekonomik büyümeler aşağı, enflasyon tahminleri yukarı” satırları ile ifade etmiştim. Nitekim açıklanan yeni OVP (2015-2017) ile büyüme beklentisi düşerken enflasyon tahmini bu kere işsizlikle birlikte yukarı çekilmiş durumda. Özet olarak değişen belirgin yeni bir politika görülmüyor. 2002 yılında hükümet programı üzerinde çalışırken kamu maliyesinin kendini disipline edebilmesi özel kesiminde önünü görebilmesi için yıllık program hedefleri yerine üç yıllık program hedefleri öngörmüş ve uygulamaya koymuştuk.
Ancak görülüyor ki üç yıllık plan hedefleri tutturulamamakta ve her yıl ileriye dönük üç yıllık plan revizyonu yapılması zorunlu hale gelmektedir. Açıklanan verilere göre 2014 yılı için büyüme hedefi yüzde 5 iken sonra yüzde 4'e indirilmişti yeni açıklanan programda ise yüzde 3,3 değerine düşürüldü. 2014 yılı için enflasyon yüzde 5'ten yüzde 9,4 olarak değiştirilirken, 2015 yılı için 6,6 ve 2017 için yüzde 5 olarak öngörülüyor. Aynı şekilde milli gelir 919 milyar dolardan 810 milyar dolardan buna bağlı olarak kişi başına milli gelirde 11.983 dolardan 10.537 dolara çekilirken devam eden yıllar tahminleri de aynı şekilde revize edilmiş durumda.

EKONOMİNİN YUMUŞAK KARNI: CARİ AÇIK
Tekrar belirtelim ki; OVP ve buna bağlı hazırlanan mali plan kamuda ekonominin temel değerlerinin belirlenmesine, özel kesimin, diğer kuruluşların ve en önemlisi halkın önünü, geleceğini görebilmesi için önem taşımaktadır.
2002 yılından beri elde edilen başarılara rağmen son dönemlerde kaynaklar harcamalar dengesi kurulamamış ekonomimizin yumuşak karnı olan cari açık, bütçe açıkları sıcak para konularında bilinen ciddi yaklaşımlar uygulanamamıştır. Bu gelişmelerin ortaya koyduğu halkı bezdiren enflasyon, işsizlik, gelir dağılımı adaletsizliği hala gündemi işgal etmektedir. 
Eylül ayı içinde TUİK gelir dağılımı hesaplarını açıklamıştı sonuç; nüfusun zengin olan yüzde 10'u milli gelirin yüzde 29,7'sini alırken en fakir yüzde 10'u yüzde 2,5 pay alarak yaşama çilesini sürdürüyor. Görüldüğü gibi gelir farkı 11,8 kat. 

BÜYÜMENİN YOLU YATIRIMLARDAN, ÜRETİMDEN VE İHRACATTAN GEÇİYOR
FED ve ECB kararıyla ağırlıklı olarak etkilenen kur politikamıza gelince şimdilerde yaklaşık 2,30'larda seyreden doların programda 2017 için 2,44 olarak belirlenmesi inandırıcı gözükmüyor.
2023 yılı hedeflerine ise bu büyüme tahminleriyle ulaşmak zor görülüyor. Bu hedefe ulaşabilmek için bize göre Türkiye'nin her yıl yüzde 5'in üzerinde yüzde 7'ler civarında büyümesi gerekmektedir. Bunun yolu ise öncelikle her konuda israfın önlenerek, tasarrufa önem verilmesi ile özel sektör öncülüğünde, sanayi başta yatırımlardan, üretimden ve ihracat hedefli büyümeden geçmektedir. Sonuç olarak; siyasi istikrarsızlık, tırmanan terör olayları ve çevremizdeki sıcak gelişmeler sürerken, kamunun sürdürdüğü karşılığı düşünülmeden yapılan büyük yatırımlar, lüks kamu binaları, lüks makam araçları vb. harcamalar disipline edilemeden, halkımızın son yıllarda sürüklendiği aşırı gösteriş, heves ve tüketim anlayışından uzaklaşmadan bölgesel ve küresel anlamda rekabet gücü yüksek ülke olabilmemiz imkansız değilse de zor görülüyor. Oysa ki ülkemizin mevcut kaynakları bu zoru yenebilecek durumdadır.