İnsanların temel istekleri genellikle aynıdır; refah, huzur, sağlık, eğitim vb. şeklinde devam edip gider. Bu saydığımız unsurları vatandaşlara sağlama konusunda gerekli altyapıyı ve sistemi tesis etme ise devletin asli görevleri arasındadır. Devlet adına bunları yapma yetki ve görevi de ülke vatandaşları tarafından seçimle iş başına getirilen siyasilerdedir. Peki kimdir bu siyasiler diye bir soru sorarsak herhalde hemen hemen herkesin vereceği cevap bizi yöneten kişiler, bizim hakkımızı savunan kişiler, benim vekilim gibi cevaplar alırız.

Ekonomik gelişme ve refah siyasilerin en önemli söylemlerinden biridir. Ülke vatandaşları arasında aşırı derecede refah farkı olmaması, başka bir ifade ile yaşanan ekonomik krizlerin vazgeçilmez mirası gelir dağılımında adaletsizliğin en aza indirilmesi devletlerin önemli fonksiyonlarından biridir. Böylesine ortak bir meselede millet olarak topyekûn hareket ederek ülke standartlarımızı yükseltmek için çaba sarf etmeliyiz. 
Toplumların birlikte olabilme gücü ne kadar yüksek ise refah seviyesi ve diğer standartlar da o kadar yüksek olacaktır.

İnsanların bir arada tek yumruk olmasını sağlayan en önemli unsur lisandır. Ortak dili konuşabilen kişiler tek yumruk olup güç birlikteliği yapabilirler. Ortak dilden kastedilen ise insanlar farklı yönlere baksalar bile aynı hedefi, aynı ideali düşünebilmesi demektir. Farklı yapılara, kültürlere sahip insanlardan oluşan toplumların temel gayesi bunu fırsat bilerek her biri puzzle’ın birer parçası gibi bir görevi ifa ederek ülke resminin ortaya çıkarılması olmalıdır. 

Toplumları ayakta tutan temel dinamikler vardır. İşte bu temel dinamikler eğer günün birinde dinamit haline gelirse işte o zaman bölünme, ayrıştırma, ötekileştirme başlar. Farklılıkları saygıyla karşılayıp, hoşgörüyle besleyerek, sevgiyle büyütmeyi yaşam felsefemiz haline getirebilirsek işte o zaman toplumsal uzlaşma ve refah topyekûn yükselişe geçer. 
Temel dinamikler asla dinamit olmamalıdır.
SİYASETİN DİLİ DEĞİŞMELİ
Her ülkede olduğu gibi ülkemizde de karar mercii siyasilerdir. Türkiye resmine baktığımız zaman siyasetin dili artık değişmelidir diyebiliriz. Çünkü insanları birbirinden uzaklaştıran, insanları birlikte hareket etmesini engelleyen en temel unsurlara baktığımızda siyasi düşüncelerdir. Toplumsal birlikteliği sağlaması gereken siyasi partilerin ideolojilerine baktığımız zaman 76 milyonun ortak paydaları olan değerlerin ayrı düşüncelere sahip bireyler yetiştirdiğini görüyoruz. Bugün birçok siyasi parti var, bu partileri ve seçmenlerini birbirinden ayıran temel unsurlar ise bizi birleştirici olması gereken ortak değerler olduğunu görüyoruz. Aslında bu değerler hemen hemen her partide mevcut, ancak önem sıralaması farklı. Sonuç olarak %51’ den daha fazla paya sahip birinci sıradaki değer o partinin ideolojisini oluşturmuş olduğunu görebiliriz.
Ülkemizi içinde bulunduğu zor şartlarda topyekûn harekete geçirerek birlik ve beraberliği sağlayarak düşman işgalinden kurtarılmasının baş mimarı Atatürk’ ün bugünün Türkiye’sinde siyasi ayrıma neden olmadan ortak paydada yer alması gerekir. O yıllarda siyasi parti kurulması gerekmesinden dolayı kurulan bir parti ve yıllarca belli gruplara atfedilen bir Atatürk.
Dünyada ülkemizin sembolü olan bayrağımız ise farklı gruplar tarafından yıllarca siyasi bir araç olarak kullanıldı ve kullanılmaya devam etmektedir. Atalarımızın kanlarıyla ortaya çıkan bu bayrak bu ülkede yaşayan 76 milyonun bayrağıdır. Bu bayrak için 76 milyonun ataları nasıl mücadele vermiş iseler bugünde bizler bu bayrağı yaşatmak ve daha da yükseklere çıkartmak için hep birlikte mücadele vermemiz gerekmektedir. 

DAHA GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE İÇİN…
İnsanoğlunun yaratılışından kaynaklanan bir yapıdır inanmak. Her insan kendi doğru bildiği bir şeylere inanmaktadır. Ülkemiz nüfusunun %99’ u Müslüman bir kesimden oluşmaktadır. Bu topraklarda tüm dünyaya kültür ve inanç hoşgörüsünü söylemlerle değil yaşatarak öğreten ecdadımızdan ders çıkarmamız gerekirse, hiç kimse inancıyla diğerinden üstün veya aşağı görülmemelidir. Yıllarca bu topraklarda 76 milyonun değil dünyadaki tüm insanlığın ortak paydası olan inanç durumu siyasete maalesef konu olmuştur. Belli dönemlerde birileri çıkıp dini unsurları revize etmeye, kendi çaplarında yeniden inşa etmeye çalışarak gözden ırak noktalara sürmek isterken; bazı dönemlerde ise vazgeçilmez unsur olmuştur.

Yukarıda ele aldığım konulara baktığımız zaman toplumdaki temel değerler, ortak paydalar insanları siyaseten birbirinden ayıran unsurlar olmuştur. Böyle bir durumda toplumsal güç birliği sağlamak istiyorsak artık Türkiye’ de siyasetin dili değişmesi gerekir diyebilmemiz şart. İnsanların birbirini ayrımcılığa sürüklemediği, dış güçlere karşı istedikleri kozları vermediğimiz, kendi sorunlarını kendi içinde çözerek, ülke meselelerine ülke içinde birlikte çözüm arayarak geleceğe emin adımlarla ilerleyen bir ülke olabilmek herkesin en büyük arzusu.
Daha güçlü bir Türkiye için el ele, omuz omuza vermemiz gerekmektedir. Ayrımcılık istersek insanları birbirinden ayırmanın birçok yolu var; insanların rengi, boyu, cinsiyeti, eğitimi vb. Bunları çoğaltmak mümkün, fakat bize düşen görev farklı renkleri bir araya getirerek gökkuşağı elde etmektir. 
Vatandaş olarak her birimize düşen en önemli görev ise her durum ve şartta görevini en iyi yapan bireyler inşa etmek, sorumlu bir vatandaş duygu ve düşüncesini hayatımıza uygulayan, sözde değil özde, ne uğruna ne söylediğini bilmeyen, slogan atan bireyler değil, soran, sorgulayan bireyler yetiştirmek olmalıdır. 
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan milletler, geleceğine balta vurmaktadırlar. 

111 İLE DAHA GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE
Bütün 1’leri bir araya getirdiğimiz zaman tek başına sadece 1 olan ortak değerler, yan yana omuz omuza olduğunda 111 olacak ve daha güçlü bir Türkiye ortaya çıkacaktır. O zaman vatandaş olarak son sözümüz şu olmalıdır: Biz artık sadece 1 değil 111 olmak istiyoruz. Yıllarca bize yaşatılan siyasetin dili ortak paydalardan çıkarak plan, proje, refah, hizmet, eğitim, sağlık, sosyal barış… olsun!.. Biz 1 olmalıyız. Yoksa bir–ilerinin ekmeğine yağ sürmekten öte gidemeyiz. Artık boş senaryolarla değil, dünya geleceğinde nasıl bir Türkiye olacak diyebilmeliyiz?